Anabilim Dalı Tarihçesi
Tıp Fakültesi Dahili Tıp Bilimleri Bölümüne bağlı olarak önceki yıllarda “Deontoloji Anabilim Dalı” ismi ile bir yapılanma gerçekleştirilmişti.
2015 yılında Deontoloji AD Başkanlığı görevine Prof. Dr. Hasan Tahsin Keçeligil atandı. Prof. Keçeligil’in atanması ile birlikte Anabilim Dalı çerçevesinde birtakım etkinlikler başlatıldı. İlk gerçekleştirilen şeylerden biri Yüksek Öğretim Kurulu’na başvuru yapılması oldu. Son yıllarda akademik dünyada yaşanan gelişmeler ve değişmeleri sonrasında “Deontoloji” adı artık pek tercih edilmez olmuştu. Bunun yerine, daha kapsayıcı ve daha geniş anlamı ve içeriği olan bir terim olarak “Tıp Tarihi ve Etik” ifadesi tercih edilmekteydi. Yüksek Öğretim Kurulu da tıp fakültelerindeki Deontoloji AD isimlerinin bundan böyle Tıp Tarihi ve Etik AD olmasını kabul etmekteydi. Böylelikle, anabilim dalımızın adı “Tıp Tarihi ve Etik AD” olarak değiştirilmiş oldu.
Anabilim Dalının Teorik Yapısı ve Akademik Amacı
Tıp mesleği için “Tıp Tarihi ve Etik” son derece önemli bir alandır. Hekim olarak yetiştirmekte olduğumuz öğrencilerin, yeterli tıbbi bilgi ve birikim ile dolu olmalarının yanı sıra tıbbın tarihsel geçmişini bilmeleri, hekimin tarihsel süreçteki durumunun değişimini anlayabilmeleri, hasta-hekim ilişkisinde ve sağlık meslek mensuplarının aralarındaki ilişkilerde bütünüyle iyi hekimlik uygulamaları içinde bulunabilmeleri bakımından “Tıp Tarihi ve Etik” bilgisine de haiz olmaları ve bu çerçevede yetiştirilmiş olmaları şüphesiz çok önemli bir husustur.
Tıp Fakültesi bünyesinde bulunması ve aktivitesini sürdürmesi gerekli anabilim dallarından biri “Tıp Tarihi ve Etik” Anabilim Dalı’dır. Akreditasyon bakımından da bunun önemli olduğu bir gerçektir.
İnsanlık tarihi içinde hastalıklar insanlar için tehlike oluşturmuş ve insanlar bununla baş etmenin yollarını aramıştır. Bu nedenle tıbbın tarihini insanın tarihi ile başlatmak yanlış olmayacaktır. [(Ersoy N: Tıp Tarihi Dersleri) (Erişim Tarihi: 16.07.2017) (tip.kocaeli.edu.tr/docs/ders_notlari/n_ersoy/tip_tarihi-ders_notlari.doc)].
19'uncu yüzyılın ortalarında tıbbın tarihi tıbbın kendisiydi. Geçmişe yönelim tarihi bilgi edinme veya eskiyi eleştirme amacını taşımazdı. Hekimlerin çoğuna göre tıp tarihi tıp nazariyesinin bir parçasıydı. Çünkü, tıpta ilerlemenin gerçekleşebilmesi için daha önceki nesillerin tecrübelerinin öğrenilip özümsenmesi gerektiğine inanılırdı. Littre'nin hazırladığı Hipokrat Külliyatı bunun en güzel örneğidir. 19'uncu yüzyılın ikinci yarısında yeni tıp biliminin gelişmesiyle hekimlerin tıbbın tarihine bakış açısı kökten değişti. Geçmiş bitmişti. Sıradan hekim tıp tarihini yanlışlıkların tarihi olarak değerlendirdi. Tıp tarihi artık eleştiri niteliğini kazandığından tıbbın değil, tarih alanının konusu sayılmaya başlanmıştı. Hekimler tarih niteliğindeki bir konudan hiçbir şey öğrenemezdi. Hekimin geçmişine yönelimi temelde tarihî olduğundan, tarihçiler, dilciler, felsefeciler ile işbirliği yapılmaya başlandı. 20'inci yüzyıldan itibaren anlaşıldı ki, gereği gibi, yani belli amaçlar doğrultusunda öğretildiğinde tıp tarihinden pek çok ders alınabilirdi. Günümüze kadar nasıl gelindiğini bilmeden mesleğin bu gününün gereğince anlaşılamayacağının farkına varılmıştı. Çağdaş sorunları daha iyi anlayabilmek için geçmiş ile günümüz arasındaki ilişkileri kurmak zorundayız. (Sarı N: Tıp Tarihi Eğitiminin Amacı ve Gereği. In: Komisyon: Tıp Tarihi ve Tıp Etiği Ders Kitabı. İstanbul, İstanbul Üniversitesi: 4711, Cerrahpaşa Tıp Fakültesi Yayınları No: 00249, ISBN: 978-975-404-791-2, 2007, Sf: 4.)
Etik, Yunanca “Ethos” sözcüğünden gelmektedir. “Ahlak kuramı” ya da “teorik ahlak” diye basitleştirilebilecek etik; İyonyalı filozoflardan bu yana “iyi” ve “doğru” kavramlarının ne olduğunu, “mutlak iyi”, “mutlak doğru” olup olmadığını ve bunlara ulaşılıp ulaşılamayacağını araştıran bir zihinsel çabadır. Estetik gibi, etik de felsefe et-kinliğinin temel alanlarından birisidir. Tıp uygulaması içinde etkinlik gösteren ve tıptaki değer sorunlarının ele alındığı alan da tıbbi etik olarak adlandırılmaktadır. (Arda B, Şahinoğlu-Pelin S: Tıbbi Etik: Tanımı, İçeriği, Yöntemi ve Başlıca Konuları. Ankara Tıp Mecmuası (The Journal of The Faculty of Medicine), Vol: 48, 1995, Sf: 323-336.)
Etik, belirli durumlardaki ilişkilerimizde en doğru, en iyi tutumu belirleme ve buna göre davranma; yani çeşitli yararları, riskleri ve ödevleri dengeleyerek, vereceğimiz kararlarda doğrunun/iyinin, yanlışa/kötüye ağır basmasını sağlama olarak tanımlanabilir. Etik, doğru /iyi ile yanlış/kötü olarak nitelenen kavramların tanımlanması, sorgulanması ve tartışılmasını da içerir. Böylece etik, araştırma, eğitim ve yayın yoluyla edinilen ve geliştirilen bir bilgi alanıdır. Başlıca amacı, en doğru ahlak değerlerini ve eylemlerini belirleyebilmektir. Tıp etiği, tıp uygulamasında kesinlikle ve dikkatle gözetilmesi gereken bir konudur, çünkü söz konusu olan insan ve hayatıdır. Tıp bir uygulama alanı olarak sadece bir bilim dalı ve teknik beceri alanı değildir. Tıp eğitiminde salt bilgi ve teknik becerilerin öğretilmesi iyi hekim olmaya yetmemektedir. Tıbbın konusu olan insanın değerleri ele alınmalı ve hasta başındaki uygulamalarda insani değerler gözetilmelidir. (Sarı N: Tıp Etiğinin Tanımı ve Gereği. In: Komisyon: Tıp Tarihi ve Tıp Etiği Ders Kitabı. İstanbul, İstanbul Üniversitesi: 4711, Cerrahpaşa Tıp Fakültesi Yayınları No: 00249, ISBN: 978-975-404-791-2, 2007, Sf: 113.)
Bir uygulamalı etik alanı olarak tıp etiği, yeni teknolojilerin ortaya koyduğu klonlama, yapay döllenme gibi sorunlardan hasta-hekim ilişkisine; kıt kaynakların paylaştırılmasından, ilaç araştırmalarına kadar sağlık hizmetlerinin sunumunda karşılaşılan sorunların çözümüne yönelik olarak temelini felsefenin bir dalı olan etiğin ortaya koyduğu kuramlardan alan yöntemler kullanır. Çağdaş tıp etiğinin dört temel ilkesi (özerklik, yararlılık, kötü davranmama, adalet) öncelikle bu kuramlara dayalı olarak ortaya konmuştur. [(Ersoy N: Tıp Etiği Ders Notları) (tip.kocaeli.edu.tr/docs/ders_notlari/n_ersoy/tip_etigi-ders_notlari.doc) (Erişim Tarihi: 16.07.2017)]
Tıbbi Etik eğitiminin Amacı; Biyoloji ve tıbbın uygulanışında ortaya çıkan etik sorunları tanıtmak, bu sorunların çözülmesi için gereken etik duyarlılığı kazandırmak, etik yaklaşım ve akıl yürütmeyi sistematik olarak öğretmek ve metodunu vermektir. Klinik etik; Hekimlik pratiğinde uygulama sahası olan bir disiplindir. Hekim temel evrensel değerleri bilmekle yükümlüdür. Ayrıca kendi çalıştığı ortamın değer ve değer yargılarını bilmelidir. Tıbbi etik tartışmalarıyla belli kurallar oluşur, bu kurallar hekimin uyması gereken, deontoloji kuralları, daha sonra hukuk kuralları haline gelir. Klinik uygulamalarda bu kurallar yetersiz olduğu durumda bu kurallar tekrar tartışmaya açılır. Amaç hastaya daha iyi hizmet vermektir. [(Altıntaş A: Tıbbi Etik Ders Notları) (https://www.aytenaltintas.com/single-post/2016/06/13/Etik-Ders-Notları) (Erişim Tarihi: 16.07.2017)]
Hastaların gereksinimlerinin karşılanabilmesi ve çıkarlarının korunabilmesi, geçmişte tıp meslek etiğinin ve toplumsal ahlâkın kontrolünde iken, günümüzde hukukun ilgi alanına girmektedir. Mistik tıp dönemlerinden gelen ve İsa’nın hastaları iyileştiren mucizeleriyle pekiştirilen bir anlayışa göre, hekimler yeryüzünde Tanrı’nın şifa dağıtan temsilcileri olarak algılana gelmişlerdir. Bu kabule göre hekimler, daima hastaları için en iyisini yapan ve asla yanlış yapmaz kişilerdir. Hekimlik mesleğinin etik kurallarının hastaların haklarını koruduğuna inanılırdı. Oysa, acımasız ticari, politik ve felsefi amaçlar doğrultusunda tıbbın kullanılabildiğinin ve hekimlerin de diğer insanlar gibi yanlış yapabildiklerinin ortaya çıkmasıyla, hastaların hakları toplumun ilgi alanına girmiş ve hukuki metinlerin konusu olmuştur. Günümüzde hukukçular giderek tıp pratiğiyle daha çok ilgileniyorlar ve bu alana müdahale etmekte geçmişteki meslektaşlarına oranla daha istekli ve cesurlar. Gelir düzeyindeki eşitsizliğin artmasına bağlı yoksul kitlelerin yaşam ve sağlık haklarını giderek yitirmeleri; sürekli sağlık hizmeti alıcısı konumunda olan yaşlı ve kronik hasta popülasyonundaki artış; zamanla daha fazla uzmanlaşan ve yüksek teknolojiye bağımlı hale gelen teşhis, tedavi ve tıbbî bakım hizmetlerinin karşısında bireylerin edilgen, çaresiz ve güçsüz kalmaları; tıbbi girişimlerin sayıca çok artması ve her yerde yapılabilir hale gelmesiyle birlikte komplikasyonlara çok sık rastlanır olması; sağlık hizmetlerinin maliyetinin çok yükselmesi; canlı kopyalama, kök hücre tedavileri, organ nakli ve gen tedavileri gibi küremiz üzerindeki insan yaşamını belirleyici tıbbi uygulamaların rutine girmeleri; giderleri azaltmak isteyen sağlık sigortalarının, sağlığa ulaşım hakkını kısıtlayan uygulamalara yönelmeleri; sağlık kurumlarının büyük sermayenin kontrolünde ticari müesseseler haline dönüşmesi ve Nazi Almanya’sında hastalara uygulanan korkunç muamelelerin açığa çıkması, hukukçuları cesaretlendirmiştir. Demokratikleşme süreci ile insan hakları alanındaki gelişmeler; eğitimli nüfus oranındaki artış; çok yaygınlaşan medya vasıtasıyla kıtalar arası paylaşılan düşünce ve uygulamalar, kişilerin kendileriyle ilgili tasarruf haklarını kullanmalarında ve insan onuruna layık bir biçimde yaşama taleplerinde artışa neden olmuştur. [(Prof. Dr. Tevfik Özlü, Tıp Hukuku ya da Hukukun Tıbba İlgisi) (http://www.medimagazin.com.tr/authors/tevfik-ozlu/tr-tip-hukuku-ya-da-hukukun-tibba-ilgisi-72-45-1238.html) (Erişim Tarihi: 16.07.2017)]
Öğrenim Türü
OMÜ Tıp Fakültesi’nde “Tıp Tarihi ve Etik” dersleri, tıp eğitimi lisans seviyesindeki öğrencilere klinik öncesinde verilen bloklar içinde genel kapsamlı teorik eğitim olarak sunulmaktadır. Dönem-I öğrencilerinin almakta olduğu “Seçmeli Tıbbi Etik” bloğu içinde çok sayıda sunum gerçekleştirilmektedir.
Dönem-VI Staj Eğitimi Programı içinde ise ikişer haftalık ve yarımşar gün süreli olmak üzere “Tıp Hukuku” blokları mevcuttur. Bu bloklar içinde, klinik dersleri görmüş ve bitirmiş olan öğrencilere, “intörnlük” aşamasında uygulamaya daha çok ağırlık verecek şekilde “Tıp Hukuku” staj programı uygulanmaktadır.